Türk Adının Geçtiği İlk Yazılı Belge: Tarihin İlk Adımları
Kayseri’de, sıkıcı bir pazartesi sabahıydı. Havanın soğuk olmasına aldırmadan pencerenin perdesini çekip dışarıya bakarken, birden içimde bir boşluk hissettim. Hava karlıydı ama karın yavaşça düşen minik taneleriyle huzur veren bir tarafı vardı. Ancak benim kafamda, içimde bir çalkalanma vardı. Tarih kitaplarını okudukça, bir şeyler anlamaya başladım ama bu seferki merakım çok farklıydı. Bu kez yalnızca bir tarihsel figür ya da olaya değil, bir kelimenin kökenine odaklandım: Türk. Türk adının geçtiği ilk yazılı belgeyi bulmalıydım.
Hayal Kırıklığıyla Başlayan Bir Arayış
Evet, belki çoğu insan için ne kadar önemsiz görünebilir, ama tarih araştırmak bana her zaman farklı bir duygusal anlam taşır. Kayseri’de genç bir insan olarak, etrafımda hep “Türk” kelimesi yankı yapardı ama hep bu kelimenin derinliklerini, ilk ne zaman kullanılmaya başlandığını düşünmemiştim.
Tarihe meraklı biriyim, kitaplarla, belgelerle aram iyidir ama Türk adının ilk geçtiği yazılı belgeyi bulmak ne kadar zor bir işti! Tarih kitapları, belgeler ve araştırmalar derken, bir gün nihayet karşıma Orhun Yazıtları çıktı. İlk başta heyecanlandım, içimde bir kıpırtı başladı. “İşte!” dedim, “Buldum!” Ama işler o kadar basit değildi.
Orhun Yazıtları, 8. yüzyılda Göktürkler tarafından yazılan birer anıt gibi görünse de, gerçekten de “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belgelerdi mi? Hayır. Aslında, Orhun Yazıtları’nda geçen “Türk” kelimesi, halkı ya da milleti ifade eden bir anlam taşıyor olsa da, “Türk” kelimesinin kullanımı, başka bir zaman dilimine de dayanıyor.
Arayışın Sonu ve Büyük Bir Keşif
Birkaç gün boyunca araştırmalarımı derinleştirdim. Sayfalarca belge okudum, yazıları inceledim, hatta geceyi sabaha bağladım. Kafamı karıştıran bir şey vardı. Sonunda, 2. yüzyıldan kalma bir yazılı metni incelediğimde, o “ilk” kelimeyi buldum.
Bundan tam 2. yüzyılda, Göktürklerin atası olan Asya Hunları zamanında, bir kayıtta Türk kelimesi geçiyordu. Bunu duyduğumda, içimde bir şeyler hareket etti. Sanki yıllardır bir soruya yanıt arayan bir insan, nihayet doğru cevabı bulmuş gibiydim. Kendimi bir keşif yapmış gibi hissettim, her şeyin bir anda yerine oturduğunu düşündüm.
Tüm Olan Bitene İçimden Bakmak
Gözlerimle okurken hissettiğim o anı anlatmak zor. Kendimi tarihin o derin kuyusunun içine düşmüş gibi hissettim. O an geçmişin içinde kaybolup, 2. yüzyılın havasını soludum. Düşünsenize, o zamanlardan bir kayıtta, Türk adı geçiyor. O kadar uzak bir tarih, o kadar eski bir zaman dilimi ki… Ama bir yandan da Türk adının bu kadar köklü bir geçmişi olduğunu öğrenmek bana tarifsiz bir gurur verdi.
Tabii, bu keşif sadece beni mutlu etmedi. Türk adının ilk geçtiği belgeleri öğrendiğimi anlatırken gözlerimdeki heyecanı görebilen arkadaşlarım da heyecanlandılar. Özellikle de tarihçi bir arkadaşım, “Bu bilgi bu kadar derinleşebilecek bir şey!” dediğinde, aslında ne kadar değerli bir şeyle uğraştığımı fark ettim.
Bir Türk Gencinin Günlüklerinden: Türk Adı ve Tarihin Gözleri
İşte, Kayseri’de bir akşam üzeri bu keşfi yaparken içimde yaşadığım duygulara benzer bir duygu daha var. Bir tarihsel bağlantıyı bulmanın verdiği tatmin edici huzur… Ama bir yandan da Türk adının tarihindeki bu ilk adımların benim için nasıl bir anlam taşıdığı. Düşüncelerim ne kadar karmaşık olsa da, bu keşif bir şekilde bana umut veriyor. Geçmişten gelen bir miras var ve o mirası ben de taşıyorum.
Bugün, kaybolan bu parçaları bulmak, tarihin üzerinden geçerken o bağlantıyı hissedebilmek, bana yaşamımda yeni bir amaç gibi geliyor. Bir kelimenin tarihsel kökenlerini öğrenmek, aslında sadece geçmişi anlamak değil, aynı zamanda kendi kimliğimi de daha net bir şekilde görmek gibi bir şey.
Kayseri’nin o soğuk sokaklarında, tarihin tozlu sayfalarından çıkıp gelen Türk adının ilk geçtiği yazılı belgeyi bulmak; benim için küçük ama büyük bir keşifti. Her gün elime aldığım kitaplarda, tarihin farklı köşelerinde yer alan her yeni bulguyu, her yeni kelimeyi aynı heyecanla karşılıyorum. Türk adının ilk geçtiği belgeyi bulmak, yalnızca bir tarih araştırması yapmaktan çok daha fazlasıydı.
Bugün, o yazılı belgede yer alan o ilk “Türk” kelimesini gördüğümde hissettiğim gurur, yalnızca geçmişle değil, gelecekle de bağlantı kurmama vesile oldu. Kayseri’nin o karanlık sokaklarından, tarihin derinliklerine kadar uzanacak yolum, işte burada başladı.